Bazen birini severiz ve hayatımızın en önemli insanı haline geliverir. Biz onu ancak yaşadığımız kadarıyla tanıyabiliriz. Bilemeyiz bizimle olmadığı zamanlarda kiminle ne yapar… Aklına gelip soramaz ki insan: “Başka bir sevgilin var mı?”. Diye. Bu hikâyenin kahramanları: Birbirinden güzel iki genç kız ve bir çapkın. Delikanlı İstanbullu. Kızlardan biri İstanbul’da diğeriyse Ankara’da yaşamakta ve birbirlerinden […]
Bazen birini severiz ve hayatımızın en önemli insanı haline geliverir. Biz onu ancak yaşadığımız kadarıyla tanıyabiliriz. Bilemeyiz bizimle olmadığı zamanlarda kiminle ne yapar… Aklına gelip soramaz ki insan: “Başka bir sevgilin var mı?”. Diye.
Bu hikâyenin kahramanları: Birbirinden güzel iki genç kız ve bir çapkın. Delikanlı İstanbullu. Kızlardan biri İstanbul’da diğeriyse Ankara’da yaşamakta ve birbirlerinden habersiz aynı erkeği seviyorlar. Ben de Ankaralı güzel kızımız ve onun erkek arkadaşıyla Ayvalık’ta şans eseri tanışıyorum…
Gittiğim bir kafede, yan masamda, esmer bir kız bütün güzelliğiyle ışıldıyor. Sevgiline sıkı sıkı sarılmış. O gece kanlı ay tutulması var ve herkes fotoğraf çekme peşinde. Ben de oturmuş etraftaki telaşı izlerken bir sokak köpeği gelip başını bana yaslayarak uyumaya başlıyor. Huzur buluyorum sıcaklığıyla. Kızla göz göze geliyoruz bir an ve: “Sizi çok sevdi!”. Diyor bana gülümseyerek. Derken masadan masaya konuşmaya başlıyoruz ve sohbet öyle ilerliyor ki ertesi gün Cunda’da yemek yemek için sözleşiyoruz. Ayrılırken telefonlarımızı değiş tokuş ediyoruz. Bir sonraki akşam sözleştiğimiz gibi restoranda buluşuyoruz. Buraya kadar her şey normal. Keyifli bir yemeğin ardından işte fırtına o gece otel odasında kopuyor…
Ankaralı genç kız, sevgilisi uyurken, telefonuna gelen bir mesaj sesinden şüpheye kapılıp telefonu kurcalamaya başlayınca acı gerçeği anlıyor. Evet, gencin hayatında bir sevgili daha varmış meğer. Ona hiçbir şey söylemeden gecenin bir yarısı Ayvalık’tan ayrılmayı tercih ediyor bu gerçekle yüzleşen kız. Söylenen bütün o güzel sözlerin sahte olması yüreğini acıtıyor. Bir yandan da düşünmeden edemiyor; aslında diğer kız da kendisi gibi kandırılmakta. Evine dönüyor içinde kalan sevgiyi öfkesiyle öldürmeye çalışarak.
Sabah uyandığında terk edilmiş olduğunu anlıyor delikanlı. Sevgilisine bir türlü ulaşamıyor. Sevgilisinin nerde olduğunu bilip bilmediğini soruyor bana. Nasıl birden kaybolup gitmişti? Ne olmuştu? Kimse bir şey bilmiyor. Derken aklıma, telefonunda onu rahatsız edebilecek bir şey görmüş olabileceği ihtimali geliyor. Telefonuna bir de bakıyor ki, o da ne? Diğer sevgilisi ona çok geç bir saatte bir mesaj yollamış. O an anlıyor! “Sanırım görmemesi gereken şeyler görmüş telefonumda!”. Diyor. O an ben de kızın bu ani gidişine anlam verebiliyor ve onun için gerçekten çok üzülüyorum…
Aradan birkaç gün geçiyor. Genç kız beni arayarak sevdiğinin ondan özür dilediğini ve tekrar kendisiyle birlikte olmayı istediğini söylüyor. Kafası karışık. Benim bu konudaki fikrim sorulduğunda:
“Bence çapkınlık kesinlikle ruhtan gelen bir dürtü. Tıpkı yardımsever olmak gibi… İnsan kendine engel olamaz ve farkında olmadan yine aynısını yapar eline bir fırsat geçtiğinde.”. Diyorum. Zaten bu yaşadığını unutup yeni bir sayfa açmanın mümkün olamayacağını vurguluyorum. Bir daha ona nasıl güvenebilir ki? Hüzünlü bir sesle: “Haklısın!”. Diyerek kapatıyor telefonu.
Bir hafta sonra hiç ummadığım bir mesaj geliyor telefonuma: “Ebrucuğum erkek arkadaşımın diğer kız arkadaşını arayıp ona olanları anlattım. Onun da sevdiği insan hakkındaki görüşleri, benim gibi, birden değişti. O da çok kırıldı ama biz ikimiz çok iyi iki arkadaş olduk!”.
Birden bu anlamlı kadın dayanışmasıyla gözlerim doluyor. Eğitimli gençlerin hali ve yaklaşımları bir başka oluyor. Genç kızın diğer sevgiliyi uyarması ve onunla arkadaş olması büyük bir olgunluk bence… İnanılmaz bir kadın dayanışması göstermiş kızlar! “Niye böyle oldu?”. “Neden ben?”. Diye hayatı sorgulamak ve acı çekmek yerine, çözümsüz olan ilişkilerine son verip birbirlerinin gönül yaralarına merhem olmuşlar. İkisiyle de büyük gurur duyuyorum bir ablaları olarak.
Tabii ben bu olayın sadece kadınlar cephesini biliyorum. Delikanlı neden böyle bir şey yapmıştı? Ya da gerçekten iki aşk arasında mı kalmıştı? Onu bilemem. Belki de ikisinden birini seçecekti bir gün birinden ayrılarak ama hiçbir zaman dürüst bir ilişki yaşayamayacaktı; bu aşka yalan dolanla başladığı için. Hiçbir zaman masum olmayacaktı bu aşk! Farklı şehirlerden olan iki sevgiliyle gönül eğlendirmenin hiçbir açıklaması olmaz zaten! Birbirinden güzel bu iki kızın duygularıyla oynamıştı ve şimdi, aldığı bu hayat dersiyle, bir anda yapayalnız kalmıştı. Üstelik bir değil, tam iki aşk acısıyla! Belki de en çok o acı çekmiştir, kim bilir?
Hikâyenin her üç kahramanına da bu yaşananları gülümseyerek anımsayacakları ve iyi ki de bitmiş diyecekleri dürüst birliktelikler diliyorum. Kandırıla kaldırıla kanmamayı, kandıra kandıra aldatmamayı öğreniyoruz belki de. Ne dersiniz? Ama bence siz yine de bir sorun sevdiğinize:
“Aşkım, başka bir sevgilin var mı?”.
Sevgilerimle…