Okuldaki öğretmenlerimizin dışında bir de hayatta bizi sınava tabi tutan insanlar vardır; fark etmeden bize ders veren! Onların bize öğrettikleri hep daha kalıcı olur! “Bir hayat dersi aldım!” der; devam ederiz çoğu zaman yaşamaya. Kimi zaman inancımızı, paramızı, zamanımızı, sevgimizi, kimi zaman da güvenimizi kaybederiz. İşte o zaman, okulda bize öğretilmeyen bir şeye ihtiyaç duyarız […]
Okuldaki öğretmenlerimizin dışında bir de hayatta bizi sınava tabi tutan insanlar vardır; fark etmeden bize ders veren! Onların bize öğrettikleri hep daha kalıcı olur! “Bir hayat dersi aldım!” der; devam ederiz çoğu zaman yaşamaya. Kimi zaman inancımızı, paramızı, zamanımızı, sevgimizi, kimi zaman da güvenimizi kaybederiz. İşte o zaman, okulda bize öğretilmeyen bir şeye ihtiyaç duyarız sadece: İçimizdeki güce inanmaya…
Hepimizin içinde yapmak istedikleri uğruna ne kadar fedakârlık göstereceğini bilemediğimiz, ancak kötü durumlarda ortaya çıkan bir güç var. Düşmeden ne kadar çabuk ayağa kalkacağımızı gözümüze kestiremediğimiz gibi onun büyüklüğünü de hiçbir zaman tahmin edemiyoruz. Bunu, hastalıkları inatla yenen ya da sıfırdan en yükseklere tırmanmış insanların hikayelerinden de gözlemliyoruz sık sık.
Peki bu içimizdeki gücü hayata karşı nasıl besleyebiliriz? Öncelikle onun varlığına inanmak, inandırılmış olmak lazım tabii ki! Öğretmenlerin ve velilerin, çocukların başarısız oldukları durumlarda “Yeterince istersen, yaparsın!” şeklinde söylemlerde bulunmaları bu konuda gerçekten mucizeler yaratabilir…
İçimizdeki güç, sarf edilen kötü söylemlere kulak asarsa ne olur peki? Mesela başınızda biri sürekli “Aman, saçmalama; denemene bile değmez! Nasıl olsa yapamazsın” ya da “Senden de adam olacak ta ben de göreceğim!” şeklinde konuşursa? Vaz geçersiniz denemekten! Hele ki bunu söyleyen sizin sevdiğiniz biriyse, ona inanırsınız…
Lütfen birbirimize karşı kullandığımız cümleler yapıcı olsun! Hayatın kendisi yeterince kırıcı zaten. Soruyor mu hiç: “Annesiz, babasız yaşayabilir misin yavrum?” diye. Alıyor sevdiklerimiz bir bir: “Sonra da yaşa hadi!” diyor. İşte böyle bir durumda, o gücün içinizde olması lazım her zorluğun altından kalkabilmek için!
Mucizeler beklemeyelim birbirimizden ama birbirimizin güçleriyle hayatta daha dik bir duruş sergilemek daha güzel olmaz mı; birbirimizi aşağılayıp içimizdeki inancı zayıflatmak yerine? Ne dersiniz?
Aslında Öğretmenler Günü için bir yazı yazmak istemiştim; konu buralara kadar geldi. En sevdiğim, aynı zamanda bana hayat dersi vermiş bir öğretmenimi kaybetmenin üzüntüsü var günlerdir yüreğimde.
Yıldız Kenter’i diksiyon öğretmeni olarak yaşamış şanslı bir öğrenciydim ben. Bir Cumhuriyet Kadını olarak kendi yaşadığı zorlukları anlatır kimseye kulak asmamamızı ve sadece kendimize inanmamız gerektiğini söylerdi hep Yıldız Hanım. 20 yaşımda onun dersinde inandım içimde bir GÜÇ olduğuna ve bunun doğruluğundan da hiç şüphe etmedim. Yeterince istemekte ve içindeki gücü beslemekte bitiyor her şey! Nur içinde yat öğretmenim!
Başta Atamız olmak üzere bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü yürekten kutlarım!
Lütfen çocukların içlerindeki GÜCÜ güzel sözlerle besleyelim…