“Men heap together the mistakes of their lives, and create a monster they call destiny” – Jhon Hobbes – Gecenin bir yarısı ağzında yarısını çoktan rüzgârın tükettiği sigarası, sırtında yılların çatlamış izlerini taşıyan deri ceketi, düşünde kordonu boydan boya yürüyordu Adam. Kim bilebilir ki kaybettiklerinin ederleri ne kadardı. Belki çok belki hiç. Bizi […]
“Men heap together the mistakes of their lives,
and create a monster they call destiny”
– Jhon Hobbes –
Gecenin bir yarısı ağzında yarısını çoktan rüzgârın tükettiği sigarası, sırtında yılların çatlamış izlerini taşıyan deri ceketi, düşünde kordonu boydan boya yürüyordu Adam. Kim bilebilir ki kaybettiklerinin ederleri ne kadardı. Belki çok belki hiç. Bizi ne kadar ilgilendirirdi? Zaten bu zamana kadar kimi ilgilendirmişti ki? Kimse sormamıştı menfaatsiz hatırını bile.
-Mustafa abi, sigaran var mı be abi? Anam koydu yine kapıya. Her gece içiyormuşum, kırıp döküyormuşum. Keyfimden mi içiyorum abi, bak akranlarımın hepsi evlendi çoluk çocuğa karıştı mutlu mesut yaşıyorlar. Ben istemezmiydim bi’ aslanım olsun alayım sırtıma gidelim kartalın maçlarına inletelim yeri göğü birlikte. Kader işte abi daha kundakta yazılmış alnıma sen baba olamazsın diye. Şimdi hangi zavallının günahına gireyim. Ben adam mıyım be abi…
-Baba ya bizim oğlan gene alıştı şu pisliğe, dövüyorum anlamıyor laftan, eve kilitliyorum orasını burasını kesiyor. Bıktım usandım canımdan, evladımdan kestim ümidimi artık ödüm patlıyor birilerine zarar ziyan verecek. Kurbanın olayım abi senin doktor bi tanıdık vardı konuşsan sevabına.
–Abim Selamun Aleykum bizim kocakarı yine tutturdu çıkın evimden diye, neymiş efendim benim veletler gürültü yapıyorlarmış. N’apim abi kış günü sokağa salayım da zatürre mi olsunlar. Çocuk bunlar işte ne durdan anlıyorlar ne dayaktan. Anaları kaçtı gitti itin biriyle zaten sen biliyorsun bütün mevzuyu. Diyorum nemrudun karısı bir seni sever sayar, çeksen anlatsan usulünce he abim yoksa karda kıyamette kaldım üç çocukla ayazda…
Mahallelinin de hayatın da dünyanın da yükü senin omuzlarında. Kendinden o kadar geçmişsin o kadar vazgeçmişsin ki, ne yattığın kalktığın ne yediğin içtiğin beli. Ömür tükettin de tek bir nefes çekemedin ciğerlerine şöyle doyasıya.
Ah be Mustafa her Allah’ın pazarı kabristan yerine, Kâbe yollarına düşsen rekât rekât varsan secdeye, ya da her Pazar kilise papazına gidip günah çıkarsan, hangi ibadet hangi dua affettirir günahını. Ya sen! Affedebilirmisin kendini, çıkarabilirmisin deri eldivenlerini sadece beş dakika için dahi olsa? On yedi yıldır bir kez olsun tıraş olabildin mi aynanın karşısında.
Olurda bir gün birisi sorarsa nasıl olduğunu, onlara ne cevap verebilirsin Mustafa? Her zaman ben keder mahkûmuyum dedin, utandın vebalinden kader demeye bile. Sen de biliyordun kafayı çekince aklının uçup gittiğini. Hadi içmene de söylenecek laf yok neden o gece o eve gittin be Mustafa…
Deli öfkeni de tanıyordun karını da kardeşini de…
-Erkekler hayatlarındaki hataları toplarlar ve adına kader dedikleri canavarı yaratırlar.
John Hobbes
AZİZE / Şubat 1963