Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu?

Kaçıncı ölmem kaçıncı dirilmem bu? Durun hemen bunu şarkı sözü olarak algılamayın.. Şaka değil ben bu hayatta iki kez ölüp dirildim.. İlk ölüp dirilmem, kağıt üzerinde ben dört yaşındayken gerçekleşmiş.. Rahmetli babamla amcam, bir formalite gereği beni öldürüp sonra yeniden dirilkterek ikinci kez nüfus cüzdanı çıkarmışlar.. Bu konuyu burada anlatmamama gerek yok. Aile fertlerim bunun […]

Yayınlama: 06.02.2022
A+
A-

Kaçıncı ölmem kaçıncı dirilmem bu?

Durun hemen bunu şarkı sözü olarak algılamayın.. Şaka değil ben bu hayatta iki kez ölüp dirildim..

İlk ölüp dirilmem, kağıt üzerinde ben dört yaşındayken gerçekleşmiş..

Rahmetli babamla amcam, bir formalite gereği beni öldürüp sonra yeniden dirilkterek ikinci kez nüfus cüzdanı çıkarmışlar..

Bu konuyu burada anlatmamama gerek yok. Aile fertlerim bunun neden yapıldığını beni neden öldürüp dirilttiklerini çok iyi biliyorlar..

Ben sizlere ikinci ölüp dirilmemi anlatmak istiyorum..

Geçtiğimiz 13 Ocak’ta ofiste yalnız otururken birden göğsüme şiddetli  bir ağrı çöktü..

Çöktü, diyorum gerçekten sanki üzerime bir öküz oturmuş gibiydi..

Yaklaşık 10 gün önce geçirdiğim ağır gribin yeniden nüksettiğini düşünerek, ağrı kesici ilaç ve bir bardak su içtim.

Ağrı nispeten azalmaya başlamıştı..

Tam o sırada meslektaşım, can dostum gerçek bir arkadaş olan Vural Dağtekin, telefonla beni aradı..

O gün Yeni Gazete’ye de büyük emekleri geçmiş olan Yaprak Kaplan kardeşimizin doğum günüydü..

Vural, bir kutlama organize edeceğini ve kimleri çağırabileceğimizi bana sordu.. Ben de seçimi kendisine bıraktığımı belirttim..

Vural kardeşim, organizeyi benim de evime yakın olan Maltepe’deki bir pastanede yapacağımızı söyledikten sonra telefonu kapattı..

Kutlama saati yaklaşırken ben de Yaprak kardeşime bir hediye seçmek için Piazza isimli AVM’ye doğru yola çıktım..

Önce günlerdir görmediğim yeğenim Zeynep’in çalıştığı iş yerine gittim. Zeynep’le sohbet ederken göğsümdeki ağrı yeniden şiddetlenmeye başladı..

Fazla oturmadan AVM’ye doğru yola koyuldum. O sırada yine öz kardeşlerimden ayırmadığım, her iyi ve kötü günümde yanımda olan Eylem aradı..

Eylem’le konuşuyordum ama ağrıdan onu anlayamıyordum bile..

Telefonu kapattıktan sonra AVM’ye girdim.

Tam o sırada ağrı şiddetini iyice artırdı, artık nefes alıp vermekte bile gücük çekiyordum.

Hayır, göğsümün sol tarafı ağrısa kalple ilgili olduğunu düşüneceğim de sağ üst bölgede yoğun bir ağrı hissediyordum..

O sırada telefonum yine çaldı.. Arayan bir kez daha Vural’dı..

Yaprak’ı hazırladığımız sürprizden habersiz bir şekilde evden çıkarmanın planını anlatıyordu Vural, ama ben onu hiç anlamıyordum..

“Vural, ben çok kötüyüm göğsüm ağrıyor seni anlamıyorum” dedim.

O da bana “Hemen telefonu kapat ve bir sağlık kuruluşuna geç, ben de geliyorum” dedi.

AVM’deki görevli kızlardan birinden doktor çağırmasını rica ettim.

Görevli arkadaşımız, hemen yan koridorda revir olduğunu söyleyerek beni oraya yönlendirdi..

Revirdeki görevli hanımefendi sağ olsun önce tansiyonuma baktı.. 12-8 gayet normal görünüyordu.

Bir bardak su verdikten sonra “Beyefendi bu göğüs ağrısı ihmale gelmez, isterseniz size bir taksi çağırayım, sizi Koşuyolu Kalp Hastanesi’ne göndereyim” dedi.

Söylediğini yaptı, taksiye çağırdı ve binene kadar bana yardımcı olup, sürücü arkadaştan beni süretla hastaneye yetiştirmesini rica etti.

Koşuyolu Kalp Hastanesi acil servisine girdikten sonra kalp elektrosu (EKG) çekildi. Sonuç gayet normaldi..

Ancak acil servisteki  doktorumuz durumumu normal görmeyerek bir de kan tahlili istedi..

Kan tahlili verdikten kısa bir süre sonra bir anda etrafımı hemşireler doktorlar sardı..

“Hemen, hemen çabuk üstünü başını çıkar, eşyalarını teslim et” diyerek bana birkaç kağıt okutup imzalattılar..

İnanın neye imza attığımı hatta imza bile atıp atmadığımı bilmiyorum. Karaladım sadece…

Tam sedyeye yatırdıkları anda Vural bir kez daha aradı, doktora “Buna cevap vermem gerek” dedim

Abi kalp krizi geçiriyorsun, ne cevap vermesi” dedi, ama yine de sadece durumumu bildirmem için telefonumu bana uzattı.

Vural’a “Kalp krizi geçiriyormuşum, beni anjiyoya” dedikten sonra telefonu görevli memura teslim ettim..

Beni hızla anjiyo odasına aldılar. Doktorum anjiyo işlemlerine başladı, o sırada neler yapılacağını da bana anlattı..

Anjiyo işlemi sırasında ekrandan tıkalı olan damarımı gösterdi..

Bir başka doktorun arkadan komutlarını duyuyor ve ekrana bakıyordum..

Aaa o da ne, birden önümde kasa kasa ekmeklerin gidip geldiği bir palet belirdi.. O sırada etrafımdaki üç – dört kişinin sağa sola koşuşturduğunu görüyordum.. Burası neresiydi, nereden buraya gelmiştim anlayamadım.. Meğer anjiyo yapılırken kalbim durmuş!

Kısa bir süre sonra birisinin omzuma vurarak “İyi misin, iyi misin?” dediğini duydum..

Gözlerimi bir açtım, yanımda hiç tanımadığım genç bir adam duruyordu..

Bir kez daha sordu “iyi misin?”

“İyiyim” diyerek nerede olduğumu sordum, sonra soluma dönüp ekranı görünce bana anjiyo yapıldığını hatırladım..

Yanımdaki genç adamın da doktor olduğunu anlayınca “Bana ne oldu hocam” diye sordum..

Doktor bey bana “Ne olacak ağabey sen gittin geldin” diyerek bana elektro şok cihazını gösterdi ve “Bundan sana iki tane çaktım” diyerek esprisini de yaptı..

Sonra da anjiyo sırasında kalbimin durduğunu anlatarak “Seni yeniden hayata döndürdük” diyerek gülümsedi.. O sırada bir rüya gördüğümü ve ekmek fabrikasında olduğumu anlattım.

“O koşturanlar bizdik Ağabey” diyerek güldü..

Şansa bak; ikinci kez ölüp dirilmiştim… Anjiyo sırasında tıkalı olan damarım açılmış ve stent takılmıştı. 

Doktorum, beni yoğun bakıma alacaklarını ve bundan sonra hangi işlemlerden geçeceğimi anlattı..

İki gece yoğun bakım, iki gün de serviste kaldıktan sonra bundan sonra sürekli kullanacağım ilaçları yazıp beni taburcu ettiler..

Ayrıca bir teşekkür yazısı yayınlayacağım ama, buradan Koşuyolu Kalpa Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Kaan Kırali’den anjiyo işlemimi yapan Uzm. Dr. Ayhan Küp’e, Hastane Müdürü Cenk Hilmi Kılıç’tan sürekli durumumdan bilgi alan Ömer Kılıç beyefendiye, tüm hekimlerimize, bütün hemşirelere ve hastabakıcılara kadar tüm hastane personeline sonsuz teşekkürler..

Kalp krizi geçirdiğimi öğrendikten sonra hemen hastaneye koşan, sürekli doktorlarımdan bilgi alarak meslektaşlarımı ulaştıran, taburcu olduktan sonra da ilgisini üzerimden hiç eksik etmeyen Kartal Belediyesi Basın Yayın Müdürü Hüseyin Güler’e de sonsuz teşekkür ediyorum..

Ayrıca hastalığım sırasında kendisi de Covid illetiyle uğraşan Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’e, hastalığımla yakından ilgilenen AK Parti Kartal İlçe Başkanı Sayın Ebubekir Taşyürek’e de ayrı ayrı teşekkürler..

Tabi ki başta hastalığımı duyuran ve hastane kapısından günlerce ayrılmayan Vural Dağtekin de özel bir teşekkürü hak ediyor.. Ayrıca o gece hastane kapısında benden haber almayı bekleyen tüm meslektaşlarıma, dostlarıma ve yakınlarıma çok çok teşekkür ediyorum..

İyileştikten sonra da gerek evime gerek ofisimize gelerek iyi dileklerini ileten, arayan, soran, mesaj atan, sosyal medyadan  “geçmiş olsun” temennisinde bulunan tüm dostlarıma, arkadaşlarıma ve yakınlarıma da sonsuz teşekkürler..

Bir arkadaşımızın sosyal medyada “Kurtulduk sandık ama adam dokuz canlı çıktı” esprisini yaptığı kadar varmışım..

Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem, dahası da olacak mı yaşayıp göreceğiz..

Bu kadar sevenim olduğunu da hiç tahmin etmiyordum..

Sözün özü “İyi ki varsınız” dostlar…

Sevgiyle saygıyla kalın…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.