Güzelliği Yargılamak

Sevince sevdiğimiz dünyanın en güzel insanı gibi geliyor gözlerimize. Algılarımızı bile değiştiriyor aşk! Buna en güzel örnek Tolstoy’un “Anne Karenina” adlı kitabından olsa gerek: Anna Karenina bir gün genç bir subaya âşık olur ve onunla evlenir. Yıllar sonra kocasının aslında hiç de yakışıklı olmadığını fark eder. O da ne? Adamın ne büyük kulakları vardır öyle! […]

Yayınlama: 04.05.2017
A+
A-

Sevince sevdiğimiz dünyanın en güzel insanı gibi geliyor gözlerimize. Algılarımızı bile değiştiriyor aşk!

Buna en güzel örnek Tolstoy’un “Anne Karenina” adlı kitabından olsa gerek: Anna Karenina bir gün genç bir subaya âşık olur ve onunla evlenir. Yıllar sonra kocasının aslında hiç de yakışıklı olmadığını fark eder. O da ne? Adamın ne büyük kulakları vardır öyle! Aşk bitince o insanı güzelleştirmeye de çabalamıyor gözlerimiz artık…

Âşıksınız diyelim, gözleriniz sevdiğinizi size dünya güzeli gibi sergiliyor ama bir de işin öbür yanı var: “Sevgilinizi çevrenize göstermek!”…

Siz delice aşkın büyüsüne kapılmış havalarda uçuyorken, dışarıdan bakıp ta, aşkın gözünün kör olduğunu bilemeyenler, yorumlara başlarlar hemen: “Ne işi var bu güzelim kızın bu adamla?”.

İşte o insanlar için tek önemli olan şey dış güzelliktir. Hani şu ihtiyarlık döneminde ne olduğunu bile unuttuğunuz o dış güzellik! Bu kadar mı önemlidir onlar için dışarıdan iki insanın birbirine yakışıp yakışmadığı anlamam hiç? Bizi besleyen, yaşatan ruhumuz değil midir?

Önemli olan içimizde ne hissettiğimiz, nasıl bir manzara yarattığımız değil güzellik düşkünü insanlara! Sırf bu bakışlardan, bu manalı gözlerden rahatsız olduğu için sevgilisiyle dışarı çıkamayan insanların varlığını düşündünüz mü hiç?

Bir arkadaşım bana yaşadığı aşkın dışarıdan nasıl yargılandığını anlatana kadar ben de düşünmemiştim doğrusu… Ben sevdikten sonra kime ne? Onlar mı adamın çocuklarının annesi olacak, yoksa ben mi?

Ne söylediysem rahatlatamadım arkadaşımı. Resmen bunalımdaydı. Sosyal bir hayatları da kalmamıştı artık. Bütün boş zamanlarını evde geçiyorlardı ve bu, onları gün be gün sıkmaktaydı. İlişkileri, başka insanların onları birbirine yakıştırmadığı için bir çıkmaza doğru gitmekteydi.

Anlayacağınız dış kapının dış mandalıydı bütün bu sorunların nedeni… Anlamsızdı! Güzel yaratılmış olan güzel olarak, çirkin yaratılmış olansa yaratık olarak adlandırılıyordu ne garip? Oysa bana göre hepimiz birer yaratıktık. Her insanın güzel bir yanı vardı görünen ya da saklı!

Sadece bazı insanların sahip olduğu güzellikleri bazıları elde edemiyorlardı! Bu içteki garip özenti dışa yansıyınca da iki aşığın sosyal hayatlarının ölümüne mal oluyordu. Bu durumda olmak gerçekten kötü! Zaten zenginle fakir, güzelle çirkin hikâyeleri hep ilginç gelmiştir toplumuza! İçinde yaşadığımız hayat bir güzellik yarışması değil!

Gözlerinizi rahatsız eden insanlara bakmayıverin gitsin. Sizin hayatınız değil ki bu kadar önemsiyorsunuz hiç tanımadığınız birinin sevgilisinin güzel ya da çirkin olduğunu… Haklı değil miyim? Hayatınızda hiç çok güzel ama kişiliksiz bir insanla karşılaşmadınız mı siz hiç?

İnsanları tanıyarak güzelliklerini yargılamak gerekir, öyle 2-3 saniyelik bakışlarla çözülecek iş değil bu! Kendi sorunlarımız üzerinde yoğunlaşmak, başkaları için sorun yaratmaktan daha mantıklı değil mi? Her insanın güzel bir şeyler beslediğine inanıyorum.

En iyi insan en güzeli demek değildir! Bu ten ve iskelet, sadece ruhumuzu örten bir dış cephe o kadar!

Güzel insan olmaya çabalamalıyız sadece. Güzelliği yargılamak imkânsız…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.