“Mış Gibi” Yapmak…

Zaman zaman hayatımızın yoğun akışından dolayı kendimizi kandırmak durumunda kalıp “Mış gibi” yapmalara yöneliyoruz: Bize derdini anlatan birine seni anlıyorum demesi kolayımıza geliyor ve öyle de diyoruz mesela. Bu söylediğimiz karşımızdaki insanla daha yakın bir bağ kurmamızı sağlamak için yaptığımız çok iyi niyetli bir davranıştır aslında!  Ama bunu alışkanlık haline getirip sonra da kendimize uyguladığımızda […]

Yayınlama: 20.10.2018
A+
A-

Zaman zaman hayatımızın yoğun akışından dolayı kendimizi kandırmak durumunda kalıp “Mış gibi” yapmalara yöneliyoruz: Bize derdini anlatan birine seni anlıyorum demesi kolayımıza geliyor ve öyle de diyoruz mesela. Bu söylediğimiz karşımızdaki insanla daha yakın bir bağ kurmamızı sağlamak için yaptığımız çok iyi niyetli bir davranıştır aslında!  Ama bunu alışkanlık haline getirip sonra da kendimize uyguladığımızda bu “Mış gibi yapmalar” bizde pek işe yaramıyor bence! İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüğün kendini kandırmak olduğunu fark ettim şu sıralar…

Bedenimiz öyle harika bir sistem ki inanmadan söylediğimiz her sözü ya da davranışı sen kiminle dans ediyorsun dercesine farklı şekillerde yüzümüze vuruyor. O bile, yaptıklarımızın arkasında olmamızı ya da onları hiç yapmamızı istiyor sanki bizden. Hadi çevremizdeki insanlara pek zamanımız olmadığından bu “Mış gibilere” yöneliyoruz ama insanın kendisine zaman ayıramaması bana delilik gibi geliyor!

Beni tanıyanların anlayacağı üzere en çok söylendiğim konulardan biri: Çok düşünüyor olmamdır. Bunun da akabinde getirdiği sorunlar var: Uykusuzluk ve her zaman yorgun olmak ama hep iyiymiş gibi görünme çabası! Bu durum beni bitirmeden artık benim ona bir son vermem gerekiyordu. Ben de bu iyiymiş gibi olma durumunu hayatımdan çıkararak artık iyi olmayı tercih etmeyi seçtim!

Her zaman ki gibi kâğıt kalemi önüme koydum ve bunu nasıl yapacağıma odaklanmaya çalışırken kafede Kanada aksanıyla konuşulan çok güzel birkaç İngilizce cümle dikkatimi çekti. Adamın biri nasıl hissedeceğimizin tamamen bizim seçimimiz üzerine olduğunu, karşısındaki insan anlasın diye, döndürüp dolaştırıp farklı şekillerde tekrar ediyordu. Şöyle bir etrafa bakındım. Tatil yapmakta olduğum otelde sıkça karşılaştığım ve herkesle konuşan samimi bir beydi. O sıra göz göze geldik. Onu anladığımı bakışlarımdan algılayarak adımlarını bana doğru yöneltti: “Gözleriniz üzgün bakıyor siz iyi değilsiniz! Bana anlatmak istediğiniz bir şeyler olabilir mi?”. Dedi.

İlginçtir ki, ben de insanlara bu şekilde yaklaşan biri olduğumdan, bana bu yaklaşım çok sempatik geldi. Hiç adamın Kanada’da çok ünlü bir Psikiyatrist olduğunu bilmeden tamamen dostane bir biçimde kafama takılanları anlatmaya başladım. Beni sessizce dinledi. Elini uzatıp ismini ve mesleğini söyleyerek kendini tanıttı. Bana kendimle mutsuz olmamın ilk adım olduğunu ve artık değişmeye hazır olduğumu söyledi. Gerçekten de çok doğru bir tespitti. Hani iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş ya tam da o durumdaydım.  

Bu hayat yorgunluğundan kurtulmak ve düşüncelerimi kapatıp yaşadığım andan tat alabilmem için meditasyon yapmam gerektiğine beni ikna etti en sonunda. Yalnız meditasyon konusu çok geniş bir konu. Önce ona hazır olmak için bir kitap okumam gerekti, sonra bir nefes tekniği üzerinde çalıştık ve daha önce gerçekten nefes bile almadığımı, nefes alıyormuş gibi yaptığımı fark ettim.  Ve bu adam beni öyle güzel çözdü ki bütün yardımlarına karşılık benden istediği iki şey vardı:

Birincisi: Hiçbir zaman onu anlıyormuş gibi yapmayacak ve anlayana kadar sorular yöneltecektim (Mış gibi yaptığımı çözmüştü).

İkincisi: Bütün bu meditasyon süreci deneyimimi onunla yazılı bir şekilde paylaşacaktım (Sadece yazarken kendime dürüsttüm!)

Ama adamın bilmediği bir şey vardı: Ben çok aceleci bir insandım! Hemen bu nefes tekniğini kapmış ve meditasyon yapıyormuş gibi yaptım tabi ki. Baktım yine kendimi kandırıyorum ben! O kadar alışmışım ki kendimi kandırmaya durduramıyorum.  Bu meditasyon da 21 günlük ciddi bir değişim vadediyordu ama ben her gün bugünü saymayalım yarın başlayayım diye kendimi oyalıyorum tutarsızlıklarımla. Ancak ikinci haftanın sonunda kendime dürüst olmayı başardım! Bugün meditasyonumun 7. günündeyim ve hayatımda şimdiden çok büyük değişiklikler var. Bu, ayrıca bir yazı konusu olduğundan onlardan bahsetmeyeceğim şu an.  Vurgulamak istediğim sadece bir şey var:

 

Lütfen MIŞ GİBİ yapmaları bırakalım artık! Hayatın ucuz bir müsveddesini mi yoksa ta kendisini mi yaşamak istiyorsunuz buna bir karar verin! Mış gibi yaptığınız her şey boşuna aslında!  Mutluymuş gibi yaptığınızda mutluluk hormonu salgılıyor musunuz sanıyorsunuz? Hayır!

 

Çevrenizdeki insanlar sizi sizin kadar umursayabilirler mi sizce? Gerçekten mutlu olmanız kimin umurunda? Bu durumdayken hangi sevdiğinizin yarasına merhem olabilirsiniz sanıyorsunuz ki?

 

Artık kendinizi önemseyin lütfen! Bedeninizi, ruhunuzu ve düşüncelerinizi huzura erdirmek için kendinize doğru ilk adımı atın! MIŞ Gibilere, benim gibi, siz de veda edin…

 

Sevgilerimle…

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.